1 Mayıs 2012 Salı

Koç Üniversitesi İşletme Kulübü Business Trip 12


Koç Üniversitesi’nin bu yıl ikincisini düzenlediği “Business Trip 12” organizasyonu 30-31 Mart -1 Nisan tarihlerinde Koç Üniversitesi, Sevgi Gönül Oditoryumunda gerçekleşti.  100’ü aşkın üniversiteden, 350 öğrenci ve çalışanın katıldığı organizasyonun ana sponsoru Abdi İbrahim’di. Tabi ev sahipliğini Koç Üniversitesi İşletme Kulübü’nün yaptığını söylemeden geçmek olmaz.
Sürpriz bir konuşmacıyla başlayan seminer gün boyu sürprizlerle devam etti. Programda adı açıklanmayan sürpriz konuşmacı ünlü radyocu Geveze’ydi. Özellikle vücut dili ve pisuvar kültürüyle ilgili anlattıklarıyla deyim yerindeyse kırdı geçirdi. Geveze’nin ardından sahne sırası ana sponsor “Abdi İbrahim” markasınındı. Fuaye’de sonraki oturumu beklerken, konferans salonuna girerken yaka kartlarımızdan barkod okutarak girmemiz okulun imkânlarını gayet açık bir şekilde ortaya koyuyordu.  İçeriye girdiğimizde de Abdi İbrahim’in yine sergi sponsoru olduğu ve bize hazırladığı Van Gogh resimleriyle giydirilmiş termoslar herkesten tam not aldı.
Oturumdan bahsedecek olursam, ilk olarak sahneye “K2 Danışmanlık” kurucusu “Güneş Ufuk” çıktı. Özellikle Dünya çapında yapılmış araştırma sunumunu interaktif bir şekilde sunması ve sahnede adeta bir Cem Yılmaz rüzgârı estirmesiyle göz doldurdu. Tabi bu arada siyah ceket, siyah pantolon ve yeşil – siyah ayakkabılarından da bahsetmeden geçmek olmaz  J  Amerika’daki mortgage sistemi, emlak sektörünün batışı, Y  jenerasyonuyla birlikte sosyal networklerden bahsetmesi ve renklere göre Disc kişilik envanteri sonuçlarını yorumlaması günün en eğlenceli anlarındandı.
2.gün yine Göze Pastanesinin muhteşem kurabiyeleri, açık çay-kahve ikramlarıyla başlayan kahvaltı ardından, “Arzum” markası oturuma gelen dinleyicilerle buluştu. Hemen ardından, bence ikinci günün en önemli ve en keyifli oturumu Borusan Manheim Genel Müdürü, Zafer Terzioğlu’nun yaptığı oturumdu. Paneli dinlemeye gelen herkese kattığı bir şeyler eminim ki olmuştur. Özellikle Borusan Otomotiv’deki tecrübeleri ve kişisel gelişimle ilgili anlattıkları dinleyiciyi oldukça etkiledi.
Borusan’ın ardından, “İstikbal” markasının bağlı olduğu “Boydak Grubu” patronu kayseri uçuşu öncesinde panelde yer alırken, kendilerinin istikbal markasıyla sektörde tek oldukları için “Bellona” markasıyla kendilerine bir rakip yarattıklarını anlattı.
Keyifli bir öğle yemeği ardından, “Philip Morris” gibi Türkiye’nin en büyük tütün tedarikçisinin oturumu başladı. İzmir torbadaki depolarından tutunda, İstanbul Çamlıca’daki merkezlerinde kadar her şeyi anlattılar. Hemen ardından Dünya’nın en büyük ilaç sektörü devlerinden biri “Abbott” markalarını anlattı. Hedeflerinden ve Dünya’daki yerinden bahsetti.
Ardından merakla beklenen bir diğer oturum “Microsoft”, tamamen “Google” benzeri bir görsel sunumla, kendisini resmen taklitçi ilan etti. Çalışma ortamlarının rahatlığı ve benzerliği, çalışanlara verdikleri değeri üzerine basa basa anlatmaları, google markasını takip edip kendimizi geliştiriyoruz imajı yarattı. Fakat en can alıcı soru şu oldu; internet explorer’daki açıklar ve sorunlar bir gün giderilecek mi? J Gün, açık alanda pizza ve içecekler eşliğinde tamamlandı.
Etkinliğin son günü, “Hiç kimse yapmadı, biz akıl ettik yaptık.” İmajı yaratmaya çalışan “Arçelik” markasının sunumu yapıldı. Açıkçası en sıkıcı oturumlardan biriydi. Firmalar kendi reklamlarını yapmaya başladıklarında, oturum bitsin diye insanlar dakikaları sayıyor. Arçelik oturumu da tam bu şekilde oldu. Özellikle Arçelik “inlove” serisini yarattık, sırf satışlarımızı düşürmek amacıyla Zorlu grubu, Vestel markasının beyaz eşyalarını sadece boyayarak rakip olmaya çalıştı. Halbuki bizde renk farkı dışında 12 farklı özellik daha inlove serisi makinelerde mevcut. Bu serinin ön panelleri Bmw’nin panel üreticisi firma tarafından yapılıyor.” Bilgileri büyük ilgi uyandırdı.
3. günün öğle yemeği öncesindeki diğer panelistleri, “Doğan Online” ve “Turkcell” markalarıydı. Doğan Online, kendi organizasyon şemasını, markalarını ve yaptıkları işi tozpembe bir şekilde anlatırken, daha önce Doğan online’da çalışmış ve şu anda da birlikte iş yapan bir firmada çalıştığım için aslında hedeflerinin ve çalışma şartlarının hiç de tozpembe olmadığını söyleyebilirim. Seda Kaynak Kızıltan’ın sunumu özellikle sosyal medya’ya değindiğinden dolayı güzel geçti sayılabilir.
Turkcell, Newyork’taki binasının reklamı ve borsadaki yeriyle sunuma başlayıp, sosyal medyanın gücüne ve projeleri her zaman ilk gerçekleştirenin her zaman kazandığını belirten etkileyici anlatışıyla Şebeke Operasyonları Destek Bölüm Başkanı Bora Yücel, dinleyiciden tam not aldı.
Öğle arasından sonra “Groupon” ve Morhipo markalarının oturumlarında dinleyiciler bu markalara özel ilgi gösterdi. Groupon’un iş modeli, kendini geliştirmesi ve geldiği noktada nasıl çalıştığı ilgi çekiciydi. Ardından sunuma başlayan Boyner Grubu’nun son numarası Morhipo, özellikle Demet Akalın ve Hande Yener’li reklam filmiyle son dönemde oldukça gündemde olan bir marka. Dolayısıyla Morhipo oturumuna katılım yoğundu. Fakat oturumda Boyner Grubu’nun diğer markalarının da reklamının yapılması çok hoş değildi açıkçası.
Gün sonunda kapanış kokteyli öncesinde, Koç Üniversitesi Eğitmenlerinden Semih Yalman’ın sunumu bence son güne damgasını vurdu. Yaşadığımız hayatı sorgulatan, geleceğimizle ilgili kaygılarımız konusunda nasıl davranmamız gerektiğini öğreten, öğrencilere, iş hayatına atılmış ya da atılacak olan herkese yol gösteren muhteşem bir oturum gerçekleşti. Özellikle CRM için işe girmek isteyenlerin manav’da staj yapın en iyi insan ilişkileri yönetimini orada öğrenebilirsiniz cümlesi en akılda kalıcı örnekti.
Gün sonunda kesilen kapanış kokteyli pastası, sertifika takdimi ve muhteşem 3 günlük seminer çok yararlı olmuştu. 
Bu yıl ikincisi düzenlenen “Business Trip 12”, Koç Üniversitesi – İşletme Kulübü’nün verimli ve tam not alan organizasyonlarından biriydi. Bir de Koç Kamp’a katılmanızı tavsiye ederim.
Kişisel gelişime önem verin, hayatı yaşamanın yanı sıra, kendimizi geliştirin, diğerlerinden hep bir adım önde olun

16 Mart 2012 Cuma

Sosyal Medya’da Reklam Dönemi



        Sosyal Medya artık hayatımızın tamamında yer alıyor. Saatlerimizi, günlük haberlerimizi artık bu mecralardan takip eder olduk. Bu mecralardan, Twitter artık bir sosyal medya aracı olmaktan çok daha ileri bir mecra. Bugün itibariyle Twitter'da 1600'den fazla reklam veren var. 2010′da 45 milyon $ reklam geliri kazanan Twitter, 2012 tahmini 250 milyon $. Fakat %210'luk bu artış twitter'ı facebookla yarışır hale hatta geçebilecek hale dahi getirebilir.
      Tabi tüm bunların yanı sıra artık ortalama 100.000 takipçisi olan insanlar birer reklam aracı olarak para kazanıyor olacaklar. Sosyal medya’da reklam sloganıyla başlayan bu yeni döneme geçiş, ülkemizde oldukça hızlı ilerliyor. Hatta firmalar yüksek takipçi sayısına sahip insanları firmalarına sosyal medya uzmanı olarak işe almaya bile başladı.

      Sosyal medya her geçen gün hayatımıza nüfuz ediyor. Özellikle yüksek bütçeli şirketlerin buralara yatırım yapması, devletin de İtü Teknokent gibi proje merkezlerinde Ar-Ge desteği vermesi de göz önünde bulunursa internet daha fazla hayatımızda olacak. Şirketler Artık gazetelere reklam vermek yerine televizyon ve interneti kullanmayı tercih ederken, artık facebook ve twitter da click ve cpm maliyetiyle hatta cpc ile bir sonraki level’a geçmiş durumda. Facebook’ta sağ üst köşede gördüğünüz reklamlar mesela, birim maliyet karşılığında tıklama üzerinden satılıyor. Özellikle medikalci ve ya e-ticaret siteleri tarafından tercih edilen bu bölümden iyi geri dönüş almak mümkün.
       Twitter’a gelecek olursak; Twitter üzerinden top trend olmak için sol üstte promote yazan bir ibare ile markalar sanki trend topic olmuşçasına, hedefledikleri pazara çok daha hızlı ulaşabiliyorlar. Tabi bunun da bir bedeli var. Twitter'da reklam vermek için tıklayınız... Bunun yanı sıra, Markalar artık twitterı aktif kullanan ve yüksek takipçi sayısına sahip ünlülerle anlaşmaya başladı. Örneğin, “Lidyana” isimli takı firmasıyla reklam anlaşması yapan ve daha sonra iptal eden Arda Turan ve Sinem Kobal’dan sonra, takipçi sayısı 1.3 milyon olan ünlü bir popstarla anlaştıkları haberleri kulislerde konuşuluyor. Şöyle ki; bu ünlümüz o firmanın takılarını kullanacak ve beğenisini takipçileriyle paylaşacak, yani onları teşvik edecek. Örnek verecek olursak, Demet Akalın’ın geçen yıl moda ettiği “OPI” markasının mor ve gri karışımı renkteki ojesi, Türkiye’de tüm oje firmalarının o renkteki satışlarının patlamasına sebep olmuştu, aynı şekilde ünlülerin saç boyaları da buna örnek verilebilir. Tüm bu örneklerin yanı sıra anlaşmalar gizli tutuluyor, çünkü hiçbir ünlü takipçisini para karşılığı kandırmak istemiyor. Ama aldıkları meblayı uygun bulmaları durumunda hayır diyemeyenler de mevcut.

Son olarak reklam sektörü bu kadar gelişirken ben de gerisinde kalmıyorum, halen bir medya planlama ve satın alma ajansında direktör olarak işime devam ederken, öğrendiğim ve kullandığım bilgileri sizlerle paylaşmaya devam edeceğim.

Hayat Reklam’dan ibaret olmasa da, Reklam’ın iyisi kötüsü olmaz…



9 Ocak 2012 Pazartesi

Eurovision 2012'de Türkiye'yi Can Bonomo Temsil Edecek!

Günlerdir beklediğimiz Eurovision temsilcimiz sonunda belli oldu. İlk olarak geçen yıl Hürriyet Kelebek ödül töreninde Beyazıt Öztürk’ün de söylediği gibi en iyi çıkış yapan solist ödülünü aldığında tanıştık Can Bonomo ‘yla, ardından yeni yayın döneminde Kanal D’den, Tv8 ekranlarına transfer olan Disco Kralı programından hatırladığımız şapkalı arkadaşın ta kendisi Can. Açıkçası Eurovision’da ne yapar ne yapmaz, kaçıncı oluruz bilinmez ama gidecek olan arkadaşı incelemeden önce, TRT’nin Türk halkına attığı bir gol daha oldu bu.  Hande Yener, Murat Boz, Hadise, Kıraç derken Can Bonomo sürpriz bir isim oldu herkes için. TRT bu seçime neye göre ve kime göre karar veriyor özellikle ben bunu merak ediyorum. Yani bu bir milletvekili seçimi olmasa da sonuçta ülkemizi uluslar arası bir arena da temsil edecek birini seçme yetkisinin TRT’de olması ne kadar doğru? Ülkemizde tüm dengelerin değiştiği, Emekli orgenerallerin, Prof. Dr. Türkan Saylan gibi hocaların hatta gazetecilerin bile rahatlıkla hapse atılabildiği bir ülkede yaşadığımız göz önünde bulundurulursa, artık tüm dengeler değiştirilebilir. TRT’nin bu konuda emeklilik tarihi geldi de geçiyor bile. Sms yoluyla ve ya internet’ten yapılacak bir seçimle de gidecek adayı belirleyebiliriz. Sonuca gelecek olursam, seçildiğinden dolayı biraz afallamış olsa da, Can Bonomo’nun yolu açık olsun, ilk 5’e girip en azından elinden geleni yaptığını gösteren İngilizce bir şarkıyla yarışmaya katılması uluslar arası bir yarışmada şansını daha da arttıracaktır.