Biz gidiyoruz.
Artık tanınmaz halde olan, doğduğumuz bu topraklardan, doyacağımız topraklara göç ediyoruz.
Gezi zamanı içimizde alevlenen minicik umut kıvılcımı maalesef artık tamamen söndü.
Asıl sorunun bizi yöneten ayak takımı değil, böyle olması gerektiğine inanan, bundan son derece memnun olan, senden benden sırf onun gibi olmadığımız için nefret eden halk olduğunu anladık artık.
Böyle nefret dolu bir çevrede barınamıyoruz.
Azınlığız.
Mutsuzuz.
Her gün ayrı bir katliamın yaşandığı, insan hayatının 5 para etmediği, üstüne bir de ülkenin yarısının inancınıza, doğduğunuz yere, ideolojinize, düşüncenize göre "oh olsun, iyi ki geberdi" dediği bir yerde daha fazla yaşayamıyoruz.
Belki tesadüfen o gün denk gelmeyip, patlayan bir bomba ile ölmüyoruz ama bu da pek yaşamaya benzemiyor doğrusu.
Biz artık insan yerine konmak istiyoruz.
İyilik yaptığımızda "enayi", saygısızlık yapmadığımızda "ödlek", eğitimliysek "entel", görgülüysek "elit", dürüst isek "saftirik", oruç tutmuyorsak "kafir" diye yaftalanmadığımız bir hayatımız olsun istiyoruz.
Öyle ya, başka hangi dilde "entel" diye hakaret var? Ne acıklı değil mi?
Daha basit bir hayat istiyoruz.
Daha güzel bir hayat istiyoruz.
Ayıp mı?
Her şeyden önemlisi, koca bir hayatın henüz en başında olan Uzy'ın sorumluluğu var artık üzerimizde. Sadece kendimiz için değil, onun için gidiyoruz en çok.
Bu ülkede her şey çok zor. Çalışmak, kazanmak, okumak, eğlenmek, dinlenmek, seyahat etmek, çocuk büyütmek...
Maalesef istediğiniz kadar çok para kazanın, bazı şeyleri satın alamıyorsunuz.
Kendi fanusunuzda belki huzur bulabilirsiniz ama burnunuzu kapıdan dışarı çıkardığınız an bu kötü insanlarla muhattapsınız. Sokakta, trafikte, okulda, işyerinde...
Belki çocuğunuzu yılda 40.000 TL vererek en iyi okula gönderiyorsunuz ama canını eğitimsiz, saygısız, hatta kuvvetle muhtemel daha önce içeri girip çıkmış eski bir dolmuş şoförünün kullandığı servise emanet ediyorsunuz... Siz gece gündüz çalışıp didinip tüm servetinizi yıllarca bu okullara, kurslara yatırıyorsunuz ki çocuğunuz mezun olduğunda 1500 TL maaşla, dayısının torpiliyle yönetici olmuş bir hanzonun altında çalışabilsin...
Bu ülkede artık gerçekten, taraf olmayan bertaraf oldu.
Göz göre göre hem de.
Ramazan'da sigara içene verdikleri tepkinin yarısını 45 çocuğa tecavüz edildiğinde vermeyen insanlarla nasıl yaşanır?
Yaşayamıyoruz.
Niye terkedip bu ülkeyi onlara bırakıyoruz? Niye hep biz gidiyoruz?
Çünkü gitmezsek hep biz ölüyoruz.
Çünkü gitmezsek hep biz ölüyoruz.
Eğer başımıza bir iş gelmeden, hayatta kalmayı başarırsak, bu ay sonunda, binip uçağımıza yeni hayatımıza başlıyoruz.
Çokça buruk, bir o kadar heyecanlı, oldukça da öfkeliyim aslında. Tam bir duygudurum bozukluğu. Bakalım nasıl olacak...
Nora was here diye diye şaka maka, di'li geçmiş zaman olacak Türkiye'deki hayatımız.
Biz Eski Türkiye'nin insanları, Yeni Türkiye'yi terkediyoruz.
peace,
Nora
Not: Yazı tamamiyle Nora Jartan Facebook hesabından alınttıdr.